28 Nisan 2013 Pazar

Paradoks


Hayatım bir dramdan ibaret sanki. Ağır bir romanın sıkıcı satırlarından ibaret yada. 

Bazen kendime diyorum ki dram'ı kes! 

Ama sen varken ne mümkün zaten.

Sen varsın hayat var ama acı.

Sen yoksun acı var ama hayat yine devam ediyor.

Büyük bir paradoksa dönüştü hayatım,

Kendisiyle çelişen.

Buse Karaayak

21 Nisan 2013 Pazar

Ölüm bile, Tanrının takdirine kalmışsa eğer neden acı çekmemize göz yumuyor ölenlerin ardından, bu yüce güç? 
Neden özlüyoruz gidenleri hep? 
Ne zaman biter bu bekleyiş ve ne zaman kapanır bu yaralar?
Buse Karaayak

19 Nisan 2013 Cuma

SÜRÜ BİLİNCİ

Tamamen yanlış bir dünyada ve tamamen yanlış zamanlarda yaşıyoruz. Yanlış yapmanın kolay, doğruyu bulmanın zor olduğu bir dünyada. 
İşin ilginç tarafı farkına varmamız gerekenlerin farkına varamamamız.

Farklı olmak. Farklı konuşmak. 
Bunların suç  olduğu bir dünya bu dünya. 
İçinde bulunduğumuz sürünün bir parçası olup, güdülmeye devam etmeliyiz her zaman. Sürüden farklı olursak dışlanır, kurtların önüne atılırız yoksa.
 İyi ya da kötü olsun. Diğerlerinden farklı olanın her daim dışlandığı bir dünya bu dünya. 
Yanlışlığın bir parçası, insanlığın çok uzak bir noktası.
Yitirilmiş insanlıkların, kirlettiği bir dünya bu dünya.

Buse Karaayak

16 Nisan 2013 Salı

YEŞİL

Bazı geceler kabus görüp uyandığımda, senin adını sayıklarken buluyorum kendimi. Ne gördüğümü bile hatırlamadan, yatıyorum öylece,  dakikalarca. Kabuslarımın nedenini bilmiyorum. Her şey kabus gibi bu hayatta zaten. Bir de sen çıktın şimdi...Seninle olamamaktır nedeni. Belki de kabuslarımın.Adın, benim için acı şeyleri ifade ediyordu bugüne kadar. Adın, seninle anlam buldu benim için.Sildi attı çocukluğumun bütün kırıklıklarını.Adın bile yeterken her şeyi unutmama, yanımda olsan sarardık bütün yaralarımızı beraber.

Seni delicesine isterken, bir şey söyleyememek berbat.Yanındayken, tutulup kalıyorum sana.Konuşamıyorum. Anlatamıyorum. Kendim anlasam belki sana da anlatacağım ama içimdeki şapşal bana izin vermiyor. Dizginliyor beni. Aşığım ben sana galiba.

Her renk sen oldun, hayatımda. Deniz sensin, mavi de. Siyah da beyaz da. 
Hele yeşil, sadece senin gözlerinde var sanki bu renk. Bir renk ancak bu kadar yakışabilir birine.
Buse Karaayak

15 Nisan 2013 Pazartesi

Denizin şu mavi sularına atsam kendimi, boğulur muyum, senin yeşil gözlerinde boğulduğumdan daha fazla?

Buse Karaayak

13 Nisan 2013 Cumartesi




Sev beni, benim yağmurları sevdiğim gibi.
Ol benimle, bu yağmurlarla olduğum gibi.
Tenim sana hasret, kalbim sana mahkum.
Düş kalbime nisan yağmurları gibi apansız. 
Islat vücudumu.
Sen olayım, sana bulanayım.
Senin gibi, toprak gibi kokayım.
Akşam olsun sonra, kıvrılıver yanıma, birlikte uyuyalım.
 Zaman geçsin sonra,aylar, yıllar...Kıvrılıver kalbime, birlikte yaşayalım, yaşlanalım.


11 Nisan 2013 Perşembe



...
Artniyetli insanlar değildik biz eskiden. Karşımızdakine, bana ne  zararı dokunur diye bakmazdık ilk önce. Ne katabiliriz diye bakardık.
Bencilliğimize gem vurmazdık, çünkü gerek duymazdık, çünkü bencil değildik.
Önyargıların esiri olmaz, kırardık zincirlerimizi. Yıkardık tabuları, kendi olurdu herkes. Kurtulurduk bir boyunduruğun altında yaşamaktan.
...
Kötü bir dünyada yaşıyoruz ya da kötü insanlarla yaşıyor da olabiliriz.
Dünya farklıydı eskiden.
Dünya sadece masumdu belki de o zamanlar...
 Artık daha bir kirli, daha bir karanlık.
Şimdi yakınsak da bu durumdan , hiç bir şey yapmadan oturuyoruz yalnızca. Boş boş yaşıyoruz.
Evrende sadece yer kaplayan birer madde gibi adeta.
Ne ruh var ne yürek!
Ne de akıl!
Ne kendimiz olabiliyoruz, ne de başkasını taklit edebiliyoruz. Bunu bile beceremiyoruz daha doğrusu..
...
Uykum var. Hep uyumak istiyorum.
Uyanıkken mutsuzum çünkü.
Uyanıkken daha bir farkındayım her şeyin.
Farkındalık bir değişiklik olsa gerek. Bünye alışık değil sonuçta değişmeye, süre gelene karşı çıkmaya...
Fazla zorlamaya gerek yok. Fazla söze de gerek yok.
Gerçekler acıtır demişler. Doğru. Acıtır.
...
Gerçeklere göz yummanın zamanı geldi galiba. Her zaman yaptığımız gibi.
Herkesin yapacağı gibi.


Buse Karaayak

10 Nisan 2013 Çarşamba

ŞİDDETLİ ŞİDDET



Şiddet, kelimelerle insanlara yetemeyen, eksik, çarpık zihniyetli, yetersizliklerinden kaçmak için arkasına saklandıkları bir perdedir kimi insanlar için...

Şiddet karşısındakini yetersiz bulmaktır, bulduklarına değer vermemektir, elinde olanlara şükretmemektir bazen.
...
Şiddet, ölümdür. Ölümdür çünkü herşeyden önce şiddete başvuran insan, önce kendi insanlığını öldürmüş demektir. Dayağı, tacizi, işkenceyi bir yol bilen insan, karşısındakini aciz görmektedir. Aciz kılınan bu kadınlar, çocuklar aslında aciz değillerdir sadece sistemin çarpıklığından, kirliliğinden yararlanan bir takım şerefsizin kurbanıdırlar.
...
Sistem onları çiğner ve tükürür. Eksiklikleri ise marifetmiş gibi korur, kollar. İçinde bulunduğumuz bu sistem adaleti hiçbir zaman sağlayamamıştır. Hatta değil sağlamak yakınına bile gelememiştir adaletin. 
...
Zayıf görülen, asırlardır zayıf oldukları bilinçlerine kazınan insanlar bu çarkın dişlilerini döndüren “zayiatlardır”.
Bu kadar basite indirgenebilen bu durum asırlardır kabul gören bir şeydir. Tabi birde bu çarkın başında duranlar var; buna ister ilahi güç de ister devlet...
...
Kim olursa olsun başında,”zayiat” olmayı kendisi seçmez hiç kimse.

Dayatılan bir şeyse bu zayiat seçimi, hani nerede özgür irade? 


Buse Karaayak

7 Nisan 2013 Pazar

BABA!




Ama çok özledim... Ve gerçekten çok ama çok özledim...
 Eksik olsan bile kabulümsün. Yeter ki ol yanımda. Seni bir daha ancak rüyalarımda görebilecek olduğum gerçeği canımı acıtıyor, çok acıtıyor. Sana son kez veda ettiğimi bilseydim, seni son kez görüşümde. Sıkı sıkı sarılır, bırakmazdım seni. Baba! Burada olup, canımı acıtmana da sana hasret büyümeye de razıyım.
Sana uzak olmaya alışmıştım ben ama orası çok uzak! Orası çok uzak... Ve soğuk...Ve toprak...Anlıyor musun?
Bir şeyler hep eksik olacak sanki, sen yoksun diye. Bana miras bıraktıkların benim canım oldular. Ailem oldular. O üç kişi var diye ayakta kalabiliyorum.
 Seninle paylaşacağımız çok şey vardı daha... Çok erken gittin! Bizi yanlışlarla dolu bir geçmişe mahkum bırakıp gittin. 6 yıl oldu ama hala alışamadım. Alışamadım gidişine. Sanki uyandığımda çıkıp gelmiş olacaksın. Duracaksın yanı başımda, diyeceksin “Ben geldim”. Hiç birşey düşünmem ve sarılırım sana. Topraktan gelsen bana, sanki yeni doğmuş gibi. Kabul ederim seni  tüm eksikliklerinle. Sorgulamam seni. Yanlışlarını yüzüne vurmam.
Yağmurları çok seviyorum. Neden biliyor musun? Seni bana getirdiğini düşünüyorum. Düşünmek istiyorum. İnanmak istiyorum. Yağmur sana karışıyor, bulutlar seni bana getiriyor. Buna inanıyorum ve seviniyorum. Ve hüzünleniyorum seni ancak bu şekilde hissedebildiğim için. Hiçbir zaman tam olarak yanımızda olmadın, bunu artık kendime itiraf edebiliyorum. Seni hiçbir zaman gerçekten kabul etmedim. Bunu da itiraf edebiliyorum artık kendime.
...
 Öldüğünde gerçekten üzülüp üzülmediğimi bile hatırlamıyorum. O günler bomboş sanki benim için... Hissiz ve sessiz. Ama ne bekliyordun ki!! Seçimlerinin bedelini bana ödetirken. Gidişinin ardından lanetler ettirip, pişmanlık duymama neden olurken. Ne bekliyordun? Nasıl hissetmeliydim ardından? Tüm bu olanlara rağmen senden nefret bile edemiyorken ben, gözyaşı döktüğüm gündür bu gün hala.
Ölüm herkes için acı... Her zaman taze kalan bir acı. Kişi ancak kendi başına geldiğinde hissediyormuş gerçekten bu acıyı, o zaman yanıyormuş yüreği, o zaman biliyor yoklukla başa çıkmaya çalışmanın ne denli zor olduğunu.
...
Seni bırakabilsem belki. Bu kadar acı çekmem artık. Bu kadar acı... Bu kadar umutsuzluk... Yetmez mi bana? Bu kadar boşluk fazla değil mi bu ruha? Açtığın boşluklara ne doldurabilirim, yüreğimde? Yerine ne koyabilirim senin?
....
Dolduracak mısın bu boşluğu günü geldiğinde baba?
Yaşıyacak mıyım seni, olması gerektiği gibi?


Buse Karaayak

Senden önce ben. Nasıldım hatırlamıyorum. Hatırlamak istemiyorum da. Seninle birlikte gelen bu mutsuz ruh haline rağmen arada mutlu olabiliyorum. Arada. Mesela seninle göz göze geldiğimiz o kısa anlarda. Mesela yüreğimin pır pır melodisi eşliğinde seni izlediğim anlarda. Ya da seni gülerken gördüğüm anlarda. O anlarda mutluluğun tanımını yapacak olsam, bir Cem Adrian şarkısının verdiği haz derim mesela, "Annemden öğüt,tanrıdan inanç aldım" demek, inanmak bu cümleye mesela, bu durumun içtenliği mesela... Başkasının cümlesinde kendini bulmak gibi. Sende kendimi bulmak gibi. Mucizevi.

* Raffaello Santi Little Angels

 ...

Ya da mutluluk o anlarda benim için *Raffaello'nun "Küçük meleklerinin" masumiyeti kadar zariftir belki. Dokunulmamış, bozulmamış bir masumiyetsin sende. Bir kumaş parçasına dünyanın en güzel ve tekil renkleriyle, bir karmaşa yaratıp mesela, bir bütün yapmak, yapabilmektir belki de. Renklere can katmaktır benim için huzur. 

Ve sen demektir huzur kimi zaman. Farkettim ki sen mutluluksun ve ben senin tanımını yapamıyorum. Tanımsız ama tanımlı. 

Seni anlatacak cümleler yetersiz, kelimeler başına buyruk...
Seviyorum ben bu duyguyu ya. Seviyorum seni de!

...

 Senden önce ben... Bir hiçtim belki de her şeydim. Eksiksiz idim, mükemmeldim, hüzne yer yoktu hayatımda belki de eksik idim, seni bekliyordum tamamlanmak için, parçaların mükemmel uyumunu sağlamak için. 



Buse Karaayak

5 Nisan 2013 Cuma





 "Ve ben sana döndüm, Mağrur akşam yıldızı. " * demiş şair. 



Sabah gitmiş olacağını bile bile. Seni yalnızca geceleri görebileceğimi bildiğim için geçmeyen günlerim var benim. Seninle aydınlanacağım diye kararttığım gecelerim var benim. Sen parla orada yeter ki  bütün geceler benim olsun.

*Edgar Allen Poe - Akşam Yıldızı

#Murat Yılmazyıldırım - Adsız Özlem


Buse Karaayak

4 Nisan 2013 Perşembe



Bazen dersin ya sana öyle aşığım ki diye... Biliyorum bana öyle aşıksın ki sanki kullanılacak bir eşya gibi sadece sana ait olmamı,
sadece seninle ve senin için yaşamamı isteyebiliyorsun benden.
Kalbimin senin için atmasını, sen olmadığın zaman durmasını diliyorsun benden.
Aşık olduğunu ve beni koruduğu söylerken, aslında beni kendine ve olduğum yere zincirlediğinin farkında değilsin.
Aşkı abartıp canımı yaktığının, beni kırdığının farkında değilsin.
Aşk ya bu ‘aşk’...
Bir kelime, üç harf, tek hece, bir ömür. Bu kadar basit aslında bir o kadar da karmaşık gibi... Ama biliyor musun aşkı karmaşık yapan aşkın kendisi değil biz insanların karmaşık duyguları. Elinde olanlara sevinen bizler iki dakika sonra olmayanlar için üzülebiliyoruz. Hep daha iyisini istiyoruz. Ama sormuyoruz ki neye göre iyi, kime göre iyi? Neye göre sınıflandırıyoruz karşımızdakini? Hiç tatmin olmuyoruz, hiç doymuyoruz. Hep açız bir şeylere... Bu tatminkarsızlık, bu doyumsuz ruh hali, bu hırslı zihin yapısı... Bir gün her şeyin sonunu getirecek. Tüm aşkı soğurup, yok ediyor, senin bu halin. Dedim ya bir gün her şeyin sonu gelecek diye. O gün çokta uzakta değil, bizim için.


3 Nisan 2013 Çarşamba

Rüzgar savurur saçlarımı, yağmur öper.
Yağmur karışır gözyaşlarıma, toprak kokusu dolar burnuma.
Buraya yağmur yağıyor bugün, çok yağıyor.
Bu boynu bükük yapraklar, dökülmüşler yollara, kaldırımlara. 
Hüzün dolu bir gün bugün, kasvet dolu.
Zaman sarartıyor yaprakları ve rüzgar insafsızca dağıtıyor onları... Ve acıtıyor bu hava insanın içini. Cam kırıkları gibi batıyor yorgun ruhuma.
Özgür olmak isterdim bir damla yağmur kadar.
Bulutlara binip dolaşmak isterdim dünyayı.
Yağıp toprağa hayat olmak.
Her ülkeden, her topraktan bir parçam olsun isterdim.
Her buluta, veda faslını atlayıp, geri döneceğimi söylemek isterdim, pervasızca.
Çünkü döneceğimi umut ederdim bende.

2 Nisan 2013 Salı



Bugün bir kez daha gözlerim doldu…
Onu düşündüğümde.
Boşluğunu dolduramayacağım kadar derin
Ve hiçbir zaman kapanmayacak yaralar açtı bende.
Kimsenin fark edemeyeceği kadar küçük
Ve yüreğimin kaldıramayacağı kadar büyük ...
Ve ağır, geride bana bıraktığı yükler.
Soru işaretleriyle dolu bir gelecek,
Aranacak cevap bile bilinmez iken daha,
Yanıtlar benim memnuniyetsizliğimi tanımlıyordu her halükarda.
Yetmeyince birinin sana verdiği sevgi, kıskanırsa sana vereceği sevgiyi senden...
Böyle oluyor insan, haliyle.

Buse Karaayak

1 Nisan 2013 Pazartesi





Yorgun bir kaptanım bu gece ben. Yorgunum, çok yorgun. 
Yitip gitmiş biriyim bu gece, denizlerde. Hissedebilseydim eğer yaşamayı gerçekten. Bunu seninle paylaşmak isterdim.
Çünkü seninle olduğumda yaşamım bir ömür değil,bir ölümsüzün yaşamı kadar gelir bana. 
Gözlerine daldığımda kaybolup gidiyorum. 
Acı çekiyorum aslında ama olsun.
Acı bile katlanılabilir hale geliyor sen söz konusu olduğunda. 
İmkansız olduğunu biliyorum.Çok imkansız. Ama imkansızı istemeden, imkansızı mümkün kılıp kılamayacağımızı nasıl bilebiliriz?

Buse Karaayak