Her ne kadar yandaş medyanın çizgi filmlerine maruz
kalmış olsak da hepimiz er ya da geç duyduk onları. Hatta yaşadık bazılarımız.
Üç maymunu oynayanların elinde maymun olmamız
bekleniyor. Aptal yerine konuyoruz yani. Ama değiliz. Değiller.
“Peki nedir bu direniş kardeşim?” diyenler var ki bu
da bir kazanımdır. Ne olduğunu bilmediğin bir şey hakkında konuşamazsın.
Konuşulmayan bir şey susturulmuş kafaların sonucudur ki bunu hiçbirimiz
istemeyiz herhalde.
Neyin kavgası bu?
Üç beş ağacın kavgasıymış öyle diyor birileri. Bu
başkaldırının altındaki nedeni göremeyen kör zihniyetliler diyor öyle. Terörist
diyorlar onlara. Oh olsun diyorlar.
Kör zihniyet işte... Altın semeri de olsa eşek yine
eşek...
Ama kimi kesimin kafası karıştı. Aslında hepimizin
kafası allak bullak... Kimi her kafadan bir ses çıkmasından kimi biber
gazından.
Fotoğraflar düştü internete... Önce kitap okuyan, polislere
de okutan insanlar vardı o fotoğraflarda...
Sonraları bir vahşet
fotoğraflandı... İster arbede de... İster yapılan zulüm de... Şiddet yada...
Orantısız güç belki de. Olan yine çapulculara oldu.
Ama iki ağaç nasılsa, yerine yüz tane dikerler nasıl
olsa değil mi?!
Bütün bunların tek iyi yanı o gençlerin
söktürtmedikleri ağaçların gölgesinde nefes almalarını hatta kendi çabalarıyla
kütüphane bile yapmış olduklarını görmüş olmamızdır.
Bütün bunların arasında halkın bir bütün olması,
dayanışmasıdır, gözlerimizi yaşartan, gaz bombası değil...
Farklı
kesimlerden, farklı inançlardan, farklı düşüncelerden insanların birbirine omuz
verdiğini görmüş olmamız. Hatta bir Fenerbahçe taraftarının Galatasaray taraftarına limon vermiş olması bile bir umuttur.
Umudu olan bir insanı öldüremezsin.
Umut insanı hayatta tutandır.
Geleceğin umutları, şimdi o meydanda, Taksimde,
Barış Meydanında, Gündoğdu’da.
Direniş her yerde. Her şehirde,her meydanda, her
zihinde.
Diren çünkü direndiğin kadar kazanırsın.
Üç beş ağaç değil. Hayattır mücadele etmemizin
sebebi. Hayır demek, karşı çıkmak, bir şeyler söyleyebilmektir. Bugüne kadar
yapılanları dökmektir bir bir ortaya ki demokratik rejimlerde çoktan yapılmış
olması gereken bir şeydir bu. Gerekliliklerini bile yerine getiremeyen, getirmeyen
rejimlerin sonu genelde aynı olur. Halkına bu şekilde davranan padişah bozuntularının (ki padişah onuru,asaleti sizde ne arar!) sonu da.
Yalnız şunu da unutmamak lazım ki haklıyken haksız
duruma düşme olayı da var bütün bunların dışında.
Yaptığımız bir yanlış hareket bütün haklı davaları
düşürebilir.
O yüzden şunu unutmamalıyız meydanlarda demokrasi,
adalet savaşı veriyoruz. Savaş çıkarmak, zarara ziyana neden olmak değil
niyetimiz. Bu her iki taraf için geçerli, hatta bütün taraflar içinde.
Yaptıklarımız, yaptıklarınız, sizi toplumun bağrına
da basar, toplumun sizi ötekileştirmesine de neden olur.
Burada maksat doğru olanı yapmak, doğruyu bilmeyene
doğruyu öğretmektir. Yanlışı devam ettirmekte ısrar eden içinse yapılacak bir şey
yoktur artık, o vaka kayıp vakadır.
Buse Karaayak