Masallar... Gerek yoktur onlara inanmamız için kanıt
gösterilmesine. Öylesine ve dile gelişine. Asırlardır onları eskitmeyi
başaramayan. Hayatlardır onları inanılır kılan. Aşınmış bir kayadan ayrılıp,
bir martının kanadında gelir, bir çocuğun uykudan önceki son anına, başucuna.
Ağlarken bir anne evladına, evladını tutamadığı için
ezilendir bir baba. Ölümdür yakışmayan bir tek o'na. Hak etmemiştir kimse ölümü
ki o hiç hak etmemiştir ölümü. Hiç.
Küller. Küller var avucumda şimdi bir tek. Yüzün
rüyalarımda artık sadece. Uyumaktan korkmuyor artık. Sen orada onu bekliyorsun
diye bu ruh.
Islak. Hep ıslak bu yanaklar. Nerdesin be çocuk? Korkuyorum.
Korkuyorum sar beni. Bitir bu yoksunluğu.
Hangi savaştır seni öldüren? Hangi
kötü kalptir sonunu hazırlayan? Hangi gerekçe seni oyun oynamaktan alıp, soğuk
yataklara hapsetti?
Işıksız iken orası korkmuyor musun? Korkardın sen
karanlıktan. Orası çok karanlık olmalı.
Bilirsin. Bilirsin sen, seni nasıl
özlediğimizi.
Tutamadım elinden, tutamadım seni hayatta.
Yaşıyorum
bende,yaşıyorum işte, öylesine.Yaşıyorum, senin yerine benim olmam gereken
soğuk yatağına bakarak, bunu altında ezilerek.
Kay yana, aç kollarını çocuk!
Şimdi sen tarafı olmadığın bir savaşın, zayiatısın ya. Kimin
umrunda bu? Kim senin hayatının ardından gözyaşı dökecek? Seni yaratanlardan
başka kim hissedecek eksikliğini? Kim verecek hesabını katlinin?
Bu savaşlarda sönen
hayatlar. İki tarafın kavgasının orta yerinde kalan, yitip giden hayatlar. Yüzünde
korkular, bedeninde kanlar, gözünde yaşlar ile. Tanrı bile ağlarken bu masumların ardından, nasıl bu kadar zalim
olabilir insan?
Kalbi kararmışsa birinin, Tanrı bile durduramıyor iken onu, kaç
çocuk daha ölecek bu savaşta, kaç çocuk daha veda etmek zorunda kalacak
babasına, kaç anne daha yanacak bu ateşte? Ne zaman doyacak bu ateş, ne zaman
kuruyacak bu toprak? Suyu insan kanı
olan bu toprak.
Korkmuyorum artık geceden, karanlıktan.
Tiksiniyorum bu
hırstan, kana susamışlıktan.