18 Haziran 2013 Salı

Varolduğun sürece varsın


...
Bazen keşke diyorum, alıp başımı uzaklara gidebilsem. Omuzlarım yalnız başımı taşısa, umursamazlıkla. İnsanlığın o ağır korkularını, suçluluklarını, günlük endişelerini atabilsem omuzlarımdan. Ezilmesem ön yargıların bencilliklerin altında...

Belki özgür olabilseydik biz insanlar, bu kırılması imkansız zincirlerin altında yaşamanın absürt olduğunun farkına varırdık. 
Bu doğuştan sahip olduğumuz boyunduruktan kurtulmaya çalışırdık. 
En azından çabalardık değil mi? Bunu kabullenmiş olmak, bu şekilde yaşamak, buna alışmak daha kötü değil mi?! 
Alışkanlıklarımızdan vazgeçemediğimiz için bu haldeyiz. 
Doğru veya yanlış olsa da alıştıklarımızdan vazgeçmiyoruz.  
Tembel, düşünmeye bile ihtiyaç duymadan yaşayanlar var aramızda.
Değil sorgulamak bir şeyleri, ne olduklarını anlamaya bile çalışmıyor insanlar. 
...
Dedikleri gibi insanoğlunun en büyük düşmanı kendisi gerçekten. 
“Diğerleri ne der, ne düşünür?” diye düşünmekten başka bir halt için kullanmadıkları beyinlerine acıyorum. 
Başkalarına göre yaşamaya çalışanları anlamıyorum gerçekten.
...
Sen, sen isen bundan kime ne?! 
Kendin olamadıktan sonra, insan olmuşsun ne yazar? 
...
Başkalarını taklit ederek yaşamak neye yarar? Ruhunu da taklit edebiliyor musun?
Kendinle baş başa kaldığında mutsuzluğunu görmezden gelebiliyor musun? 
Kendi kendini mutsuz ediyor olduğun, hem de bunu başkaları ne der diye yaptığın için, suçluluk duygusu çökmüyor mu üzerine?
...
Yollar var yollar, beynimizin kıvrımlarında. 
Gidebileceğin yollar, seçebileceğin olasılıklar var. 
Hapsetmenin ne anlamı var benliğini.
...

Yürü hadi, git gidebildiğin yere kadar.

Düşün hadi, düşün varolduğun ve varolabileceğin kadar.

Buse Karaayak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder