25 Haziran 2013 Salı

SİNESTEZYA – JEFFREY MOORE


Bu ay okuduğum bir diğer kitap olan Sinestezya, 2008 April Yayıncılık çıkışlı bir Jeffrey Moore kitabıdır. Kitap sinestezi dünyasına açılan bir kapı gibi. Daha önce hiç duymadığım bir rahatsızlık olan sinestezi konusunda bilgi sahibi olmamı sağladı. Hatta kitabı okurken sinestezinin ne olduğunu ve neden kaynaklandığını merak edip, araştırdım.

 Sinestezya Yunanca "aynı anda" "birlikte" anlamına gelen -sin öneki ile "duyu" anlamına gelen -estezis kökünün birleşiminden türemiş olan bir sözcükmüş. Bu sözcük sinir bilimsel bir rahatsızlığı tanımlayıp, algılanan bir duyunun diğer duyu organlarında hissedilecekleri tetiklemesi anlamına geliyor. En sık görülen türü seslerin sinestezik kişini zihninde renk cümbüşü yaratması şeklinde. 
Yalnız bu sinestezya, sanatsal metafor kullanımıyla karıştırılmamalıdır. Her ne kadar ünlü bestecilerin ve diğer sanatçıların bir kısmında sinestezya var idiyse de, sinestezi tamamıyla istem dışıdır; nörolojik bir hastalıktır ve bu çok ilginç! 

Kitaba geri dönersek, kitabevinde dolaşırken rastgele buldum. Almayı planladığım ve ya daha önce duyduğum bir kitap değildi. Raftan elime aldım ve kapağını inceledim, arkasını okudum.




Bu arada kapağı muhteşem tek kelimeyle. Kitabı okuduğum süre boyunca kapağını her inceleyişimde başka bir rengin, başka bir nesnenin,başka bir sembolün farkına vardım. İlginç bir çizim. Ve çok hoş. Cıvıl cıvıl.






Arka kapakta yazanlar ise insanı kitabı okumaya davet ediyor.

“…Kimi için ‘E’ harfi yeşildir örneğin. Bazısına göre ‘R’ nin tiz bir sesi vardır ya da ‘5’ sayısı sarı renktir, ‘Fa’ notası çikolata tadındadır. Sinestezi bazı araştırmacılar tarafından ‘hastalık’ olarak kabul edilirken, bazılarına göre mucize, hatta mistik bir insan yeteneğidir. İşin ilginç yanı, sineztezikler çoğu zaman farklılıklarının farkında değildir...”



Kitabımız beş karakter üzerinden kurgulanıyor. Zekasıyla uçlarda dolaşan ‘NB’ Noel Burun, yeteneği ve sahip olduğu sineztesinin ona yaptığı etkilerin ele alınışı, sempatisi ve annesine olan bağlılığı ve şefkati ile gönüllere taht kuruyor bence. Kendisindeki neredeyse sınırsız hafıza ve zekaya rağmen annesinin ironik ve trajik bir şekilde Alzheimer a yakalanmış olması çok üzücü. Noel’in, üç sinestezik arkadaşı, aktör ve hedonist bir yazar olan ‘NXB’ Norval Xavier Blaquiére, insanda çocuk izlenimi veren ‘JJ’ Jean-Jacques Jr. ve geçmişini unutmaya çalışan , eski oyuncu Samira Darwish ile annesi Stella Burun‘un Alzheimer’ına çare aramalarının, Noel ve Norval’ın sıra dışı dostluğunun, 4 sinesteziğin günlüklerinin bilim adamı Dr. Vorta’nın notlarıyla harmanlandığı, felsefi düşünceden binbir gece masallarına, zihnin sırlarından hayatın kimyasına, sinesteziden Alzheimer’a uzanan sıra dışı bir eser.


Notların uzunluğunun göz korkutuculuğu ve günlük kısımlarıyla yer yer sıkıcı hale gelen akış bir yerde insanı okumayı bırakmaya zorluyor ki bende bir süre bıraktım kitabı elimden. Ama sonunu çok merak ettiğim için okumaya devam etmeye karar verdim.

Yazar, Proust’a, Rimsky-Korsakov’a, Scriabin’e, Rimbaud’a, Baudelaire’e değiniyor.
“…fa majör, Rimsky-Korsakov için yeşildi, Scriabin içinse mor.”

“…Baudelaire ise Çoklukta Birlik adlı şiirinde sinestezisinden şu şekilde bahseder: ‘Bir derini bir karanlık birlik içinde/ Aydınlık kadar sonsuz, gece kadar geniş/ Uzaktan söyleşen uzun yankılar gibi/ Renkler, sesler, kokular karışır birbirine.’ Kötülük Çiçekleri’ndeyse, asla unutulmayacak o sözleri söyler: ‘Bin yaşında bir adamdan daha fazla anıya sahibim.’...”

“Fizikçi Richard Feynmann da şöyle söylemişti: ‘Denklemlerdeki rakamları renkli görüyorum ve bunun nedenini bilmiyorum. Konuşurken Jakhe ve Emde’nin kitaplarındaki Bessel fonksiyonlarının karmakarışık resimlerini görüyorum; güneş yanığı renkte j’ler, mor-mavi karışımı n’ler ve koyu kahverengi x’ler havada uçuşuyor. Bütün bunların öğrencilere nasıl göründüğünü merak ediyorum.”
Sayfa 9.

Eser edebi anlamda bir ağırlık taşımasından ziyade, ilginç konusu ve karakterlerin hayat hikayeleriyle beni kendine çekti. Kitap, aklımda iz bırakan kitaplar arasında yer almıyor ama bana yeni şeyler öğreten, benim mucize olarak yorumladığım bir şeyin başkasına nasıl bir işkence olabileceğinin farkına varmamı sağladı.
Yazar umut vaat eden bir yazar.Arka kapakta da dediği gibi Adam Fawer esintileri taşıyor.
Eserde amarant izleri çokça karşımıza çıkıyor. Kitabın başından beri NB’de etkilerini görebileceğimiz amarant, kitabın satırlarını da okuyucuyu da ister istemez etkisi altına alıyor.

Kitaptan satırlar;
*Noel kitapta sinestezisini “Ben hiçbir zaman hiçbir şeye ulaşamayacak bir insan grubuna dahilim. Bu kadar basit. Güzel şeyler üretmeye, güzel keşifler yapmaya çalışan, ama bir türlü beceremeyen bir insan grubuna. Yazdığım her satır başka satırları, başka yazarların benimkinden daha güzel satırlarını anımsatıyor. Yaptığım her resim ya da yazdığım her şarkı benden daha iyi ressamların benimkilerden daha iyi tabloların, benden daha iyi bestecilerin benimkilerden daha iyi şarkılarını çağrıştırıyor. Yaptığım her bilimsel keşif daha önce yapılmış oluyor. Asla giremeyeceğim kapıları çalıp durmaktan uzun zaman önce vazgeçtim ben.” diye anlatıyor.


*“Issız bir sokakta
Korku ve dehşetle yürüyen,
Sadece bir kez geri dönüp bakan,
Ve bir daha başını çevirmeyen biri gibi.
Çünkü biliyor ki,
Dehşetli bir iblis
Neredeyse ensesinde
Kendisini takip ediyor.
-Coledrige, İhtiyar Denizcinin Ezgisi

….

Bazen saklanacak bir kuytu, sessizce gözyaşı dökebileceğin bir yer arıyorsun. Bir filin ölme zamanı gelmişse ne yapar? Tek başına ormanın derinliklerine yürür. Bazen ben de öyle yaptığımı hissediyorum; ormanı her halükarda bulabileceğimi varsayıyorum.”


*“İçimdeki her şey öyle boş, öyle gri ve kuru ki. Beynim anıları ve umudu dışarıya sızdırıyor. Tamamen gri! Sanki suyun altındayım; karanlık ve bulanık suların.”
STELLA BURUN’UN GÜNLÜĞÜNDEN

BUSE KARAAYAK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder