18 Mayıs 2013 Cumartesi

Çok kişilikli, kirli varlığıma


Titriyordu yüreğim, tıpkı ellerim gibi. Korkuyordu çocukluğumun o masum yüreğindeki küçük kuş. O’na  “Sakin ol ben burdayım” demek istiyorum ama bende korkuyorum. Daha önce hiç korkmadığım kadar. Daha kendimi bile korkmadığıma inandıramamışken, O’nu nasıl ikna edebilirim?
Kaybetmekten korkuyorum, kendimi. Kazanmasından korkuyorum, karanlık taraflarımın bu savaşı. Evet. Evet bu bir savaş. Ama ben kimim bu savaşta? Neyim? Piyon mu, şah mı?

...

Karanlık, kötü tarafın yıkılmaz, yenilmez komutanı...
İyilerin iyiliği için kötüleri yok eden ‘kanatlı’  bir iyilik meleği...
Zulme uğrayan küçük insancıklarım yada ben...
Kıskançlığına yenik düşen bir tüccarım. Hep daha, daha fazlasını istiyorum. Karşılığında ruhumu takas ediyorum şeytanla.
Güçlü bi komutanım, askerim şimdi ben.
Yenilmez, bir ölümsüzüm.
Küçük , yalnız bir çocuğum.
Umutsuzca ölümün ayaklarına gelmesini bekleyen bir hastayım.
Zayıflığını belli etmemek için ağlamayan biriyim ben bugün.
Kim bilir belki yarın acımasızca başkalarının gözyaşlarından, acılarından beslenen bir yaratık olurum.

...

Dün, bugün ve yarın, ben kimim?
Bir yanım cesur bir kahramanken, diğer yanım cephe gerisinde saklanan bir korkak.
Korkuyor, içimdeki küçük çocuk korkuyor.
Savaşmaktan değil, ölmekten hiç  değil.
Yaşamaktan, yaşamaya çalışırken yaralanmaktan korkuyor.
Kim olduğunu bilmemekten korkuyor yüreğimdeki küçük kuş.
Karanlık tarafım kazanırsa, karanlıkta kalmaktan.
Aydınlık tarafım kazanırsa, kendisininde, içimde karanlık bir nokta olduğunu fark etmemden korkuyor.
Bana mı ağlıyor bu gökyüzü?
Bu çok kişilikli, kirli varlığıma mı?
Tanrılar halime üzüldüklerinden mi döküyorlar gözyaşlarını, bu yağmurlarla.
Her yer ıslak, her yerde bir toprak kokusu.

...

Yağmur  damlalarını hissediyorum yüzümde, kokuyu duyuyorum, sesleri de, ama burada değilim sanki şu an yada hiçbir yerde değilim sanki her an.
Hem her yerdeyim hem de hiçbir yerdeyim. 

Buse Karaayak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder